Ortadoğu’nun kronikleşmiş sorunlarından İsrail-İran gerilimi, son dönemde yaşanan gelişmelerle birlikte yeni bir evreye girmiş gibi görünüyor. Uzun yıllardır vekalet savaşları ve siber saldırılarla yürütülen bu “gölge savaş”, Nisan ayında yaşanan karşılıklı doğrudan saldırılarla tırmanışa geçmiş, bölgedeki tansiyonu zirveye taşımıştır. Peki, bu tehlikeli gerilim nereye evriliyor? Ortadoğu’yu bekleyen bir sonraki perde ne olacak?
Doğrudan Çatışma Paradoksu: Caydırıcılık ve Hesaplaşma Arasında
Nisan ayındaki karşılıklı saldırılar, aslında her iki tarafın da “doğrudan geniş çaplı bir savaştan kaçınma” ilkesini koruduğunu gösterdi. İran’ın İsrail’e yönelik misillemesi, “kontrol altında” tutulmaya çalışılan, önceden haber verilen ve ciddi bir can kaybına yol açmayacak şekilde ayarlanmış bir eylem gibiydi. İsrail’in yanıtı da benzer şekilde, sembolik ve “tırmanışı engellemeye” yönelik bir mesaj taşıyordu. Bu durum, bir yandan her iki tarafın da nükleer çağda tam ölçekli bir savaşın yıkıcı sonuçlarının farkında olduğunu gösterirken, diğer yandan birbirlerine karşı caydırıcılıklarını sürdürme arayışında olduklarını ortaya koydu.
Ancak bu paradoks, gerilimin tamamen ortadan kalktığı anlamına gelmiyor. Aksine, “doğrudan karşılık verme” eşiğinin aşılması, gelecekteki olası tırmanışlar için bir emsal oluşturdu. Artık vekalet savaşları veya siber saldırılarla sınırlı kalmayan bir durumla karşı karşıyayız. Bu, gerilimin “daha az tahmin edilebilir” hale geldiği ve küçük bir yanlış hesaplamanın bile istenmeyen sonuçlara yol açabileceği anlamına geliyor.
Geleceğe Dair Olası Evrilme Senaryoları
İsrail-İran geriliminin nereye evrileceğine dair birkaç senaryo öne çıkıyor:
“Kontrollü Gerilim”in Devamı ve Bölgesel Çatışmanın Genişlemesi: En olası senaryo, vekalet savaşlarının ve düşük yoğunluklu doğrudan misillemelerin devam etmesidir. Ancak bu “kontrollü gerilim”, bölgesel istikrarsızlığı daha da artırabilir. İran’ın Lübnan, Suriye, Irak ve Yemen’deki vekilleri aracılığıyla İsrail’e ve müttefiklerine yönelik baskısını sürdürmesi beklenirken, İsrail de İran’ın bölgedeki nüfuzunu kırma ve nükleer programını engelleme çabalarına devam edecektir. Bu durum, Gazze, Lübnan ve hatta Irak gibi farklı cephelerde yeni çatışmaların patlak vermesine yol açabilir.
İran’ın Nükleer Atılımı ve İsrail’in Önleyici Vuruşu: İran’ın nükleer programında kaydedeceği olası bir ilerleme, İsrail için “kırmızı çizgi” anlamına gelecektir. Eğer İsrail, İran’ın nükleer silah elde etmeye çok yaklaştığını veya bu yönde bir atılım yaptığını düşünürse, önleyici bir askeri operasyon düzenleme olasılığı her zaman masadadır. Böyle bir senaryo, Ortadoğu’yu tam ölçekli ve yıkıcı bir savaşa sürükleyebilir ve küresel sonuçları olur.
Diplomatik ve Bölgesel Normalleşme Çabaları: Gerilimi düşürmeye yönelik uluslararası ve bölgesel diplomatik çabalar devam edecektir. Özellikle Suudi Arabistan gibi Körfez ülkelerinin İsrail ile normalleşme süreçleri, İran’ı bölgesel dengeler açısından zorlayabilir. Ancak Filistin meselesi çözülmeden, kapsamlı bir bölgesel normalleşme ve İran’ın yalnızlaştırılması politikası sürdürülebilir olmayabilir. ABD’nin başkanlık seçimleri sonrası olası politika değişiklikleri de bu senaryoyu etkileyebilir.
İç Dinamiklerin Rolü: Hem İsrail hem de İran’daki iç siyasi gelişmeler, gerilimin seyrini etkileyebilir. İsrail’de hükümetin aşırı sağ unsurlarının etkisi ve İran’da rejim içi çekişmeler veya halk protestoları, dış politikadaki sertleşmeyi tetikleyebilir veya tam tersi, daha uzlaşmacı yaklaşımlara yol açabilir.
Sonuç: Bölgesel Belirsizlik ve Küresel Sorumluluk
İsrail-İran gerilimi, Ortadoğu’nun geleceği için kritik bir dönemeçte. Geçtiğimiz aylarda yaşanan doğrudan çatışma, her iki tarafın da “ölçülü” davranma kapasitesini gösterse de, aynı zamanda gerilimin ne kadar kolay tırmanabileceğini de ortaya koydu. Bölge, barut fıçısının üzerinde oturmaya devam ediyor.
Bu noktada, küresel güçlerin ve özellikle Birleşmiş Milletler’in diplomatik rolü hayati önem taşıyor. Tarafları diyaloga teşvik etmek, güven artırıcı önlemler geliştirmek ve bölgesel istikrarı sağlamak için aktif çaba sarf etmek gerekiyor. Aksi takdirde, küçük bir kıvılcım, tüm bölgeyi ve hatta ötesini saran bir yangına dönüşebilir. Ortadoğu’nun geleceği, bu tehlikeli gerilimin nereye evrileceği sorusunun cevabında gizlidir ve ne yazık ki, bu cevap henüz netleşmiş değil.