Geçtiğimiz cuma günü Yıldız Teknik Üniversitesi Sosyoloji Profesörü Süleyman Doğan tarafından, Şişli Teşvikiye’de, Uluslararası Mevlana Vakfı’nda verilen mikro ölçekte seminere iştirak edecektik. Öncesinde, seminer alanı olan vakıf ofisinin hemen arka sokağında olan City’s Nişantaşı’na gittim. Maksadım bir şeyler yemek idi. Ancak, kahve mekanları haricinde bir şey bulamayınca en üst katta yer alan D&R’den birisi Keskin Kolor yeni haftalık yeni yıl ajandası, diğeri Wonka defter alıp 260 lira vererek çıktım. Defter fiyatları, eskiye göre biraz pahalanmış olsa da halen çok ucube, ve yetişilemeyecek düzeyde sayılmazdı bu rakamlar. Daha sonra, iki defterle çıkarak Mevlana Vakfı’nın bulunduğu binaya intikal ettim.
Seminer alanına giren ikinci dinleyici idim. Benden daha önce, 21 yaşında, Boğaziçi Üniversitesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı okuyan bir öğrenci ortamda bulunmaktaydı. Bir süre, seminere iştirak eden kişi sayısının çok az olması Süleyman Doğan’ı düşündürse de, kendisi 3 kişi dahi olsa konuşmayı yapmaya istekliydi. O esnada çay ikramı yapıldı. Daha önceki seminerlere de iştirak ettiğim için beni tanıyan Sayın Süleyman Doğan, ayaküstü hal hatır sordu. Kendisine, Mike Davis’in Gecekondu Gezegeni kitabını gösterdim. Gecekondu konusunda söz açılınca Mevlana temalı ana konuşma öncesinde onun hakkında birkaç söz etti. Eskiden apartmanda yaşamanın statü simgesi olduğunu, günümüzde ise Amerika ve Avrupa’da apartmanda yaşayan kimselerin 2. 3. sınıf görüldüğünü, daha iyi durumda olanların bahçeli ve müstakil yapılarda oturduğunu dile getirdi…
Aradan biraz zaman geçtikten sonra gazeteci ve tarihçi olarak çalışan İstanbul Üniversitesi ve Bahçeşehir Üniversitesi mezunu bir hanımefendi daha konuşmaya iştirak etti. Nihayet, genç bir adam ile basın grubumuzda yer alan, Marmara Üniversitesi Gazetecilik öğrencisi ve gazete çalışanımız Gülbeyaz Balta da davetim sonrası programa icabet etti.
Butik ve sevimli bir oda kıvamında olan bölgede, Neyzen olduğu ifade edilen orta yaşlı bir adam ile sağlık sektöründe doçent olduğu beyan edilen orta yaşlı bir hanımefendi de konuşmayı dinlemeye hazır bulunuyordu.
Mevlânâ’ya dair uzun süren sohbetler eşliğinde süren konuşma, saat 18.30’da başlamış olup 8.30 sularında ancak bitmişti. Konuşma esnasında, Konya kentinin eski dönemlerde merkezi bir yer olduğunu ifade eden Süleyman Doğan, kozmopolit ve kültürel bir Konya olduğunu ifade ediyordu. Ayrıca, bireyin, çıkmış olduğu bölgenin de ilerlemesi konusunda tesiri olduğunu vurguluyordu. Mevlana kelimesinin saygı anlamına gelen birçok manası dile getiriliyor, bununla beraber metafor kavramı üzerinde de çok duruluyordu. Mecaz manaya gelen metaforun bahusus nazımda önemi üzerinde duruluyordu. Bununla beraber, Mevlana’nın, 4 dil bildiği de ifade ediliyordu. Konuşma içinde, ilginç noktalardan birisi ise, gözümüz ile her tarafı göremeyeceğimiz ancak kulağımız ile her tarafı duyacağımız fikri idi. Bu bakımdan, Süleyman Bey, kulağımızın daha engin bir etki alanı olduğunu ifade etmeye çalışıyor gibiydi. Gerçekten de, haklılık payı vardı. Sesi algılamak için kafayı hareket ettirmek gerekmez iken, görmek için hareket ettirmek gerekirdi. Ancak, şu da var ki, kulakla duyulan şey de gürültülü olduğu için düşünmeye elverişli olması bakımından göz daha elverişli bir yapıda olabilirdi. Örneğin, sesli kitap mı daha verimli olur yoksa basılı kitap mı? İmla işaretlerine bile mazhar olmak için elbette basılı kitap daha verimli olurdu. Konuşma sonlarına doğru Süleyman Doğan, burada bulunan insanların buraya herhangi bir maddi gaye için değil, maneviyat için gelmiş olduğunu ifade etmişti. Sorular kısmında, Mevlana’nın, şair yönüyle, divan edebiyatına mı yoksa tekke edebiyatına mı girdiğini, bu konuda bir karmaşa olduğunu sormuştum. Süleyman Doğan, nazik davranarak sözü Boğaziçi Üniversitesi edebiyat öğrencisine vermişti. O da, belli gerekçelere dayanarak divana daha yakın olduğunu beyan etmişti. Bunun üzerine organizasyon görevlisi neyzen ise, bunun biraz mantıksız olduğunu, tekke kültürüne daha yakın olması gerektiğini ifade etmişti.
Nihayet, ayaküstü organizasyonu nasıl buldukları soruları ve toplu fotoğraf ile gece sonlanmıştı. 1 konuşmacı, 2 görevli, 5 dinleyici ile butik bir seminer son bulmuştu. Uluslararası Mevlana Vakfı’nda ise, bu gibi organizasyonlar sıklıkla olmaktaydı. Kapanışa yakın, görevli neyzen, edebiyat ve musiki alanlarında benzer etkinliklerin çok defa olduğunu, ev sahipliği yaptıklarını ifade etmişti…