gocmenpostasi.com.tr

Ücretli Yayın Tartışmaları

Ücretli Yayın Tartışmaları
YUNUS EMRE YÜCEBAŞ( muellifyunus@gmail.com )
Yunus Emre Yücebaş, düşünür, yazar, köşe yazarı. 1995 senesinde İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Felsefe bölümünden mezun oldu. İstanbul Beykent Üniversitesi'nde sosyoloji alanında master yaptı. Ana eğitimi dışında edebiyat dersleri de aldı. Bunlardan ayrı olarak, aktif satranç sporcusudur.
14 Nisan 2025 - 20:06

Yayın kavramını duyunca insanların aklına ekseriyetle yazılı metin formatları gelse de, aslında bundan daha geniş bir anlamı ifade ettiği söylenebilir. Öyle ki, radyo, televizyon gibi sözlü kültüre dayanan iletişim araçlarıyla yapılan her türlü fiil de yayına girer.

Ancak, kavramın, bu geniş anlamına mukabil daha ziyade akademi ve edebiyat çevrelerinde kullanıldığını görmek mümkün.
Gerek akademi gerek edebiyat dünyasında ücretli yapılan yayınlara karşı bir negatif görüş açısı olduğu yadsınamaz.

Bu, akademi dünyasında daha legal, edebiyat dünyasında ise daha gayri legal bir eleştiri konusu olur. Öyle ki, akademi dünyasında bu tür yayınları yapmak kuralla da zıt görülen bir fiil iken, edebiyat dünyası doğası gereği daha piyasaya dönük olduğundan kuralla bir yasak bulunmaz ancak yine de ayıplanmaya yol açar. İşte efendim, “Bu kişinin eseri ücretsiz yayınlanmaya değer görülmedi. O sebeple böyle para vererek kendini kabul ettirmeye çalışıyor.” gibi nicel verilere dayalı ve nitel değerlendirmeden uzak bir taşlama furyası hasıl olur. Akademi dünyasında hakem, koordinatör gibi sıfatlar ardında beliren profesör ve doçentler otorite iken, edebiyat dünyasında ise editör veya yayın danışmanı denilen kişiler otorite olmaktalar. Ücretli yayınların eleştirilmesi için otorite denilen kişilerin ne oranda konuya hakim oldukları kadar, siyaset ve ticarete dayalı konjonktürü de hesap etmek gerekiyor aslına bakarsak. Bunların her birisi ayrı bir başlık altında yorumlanmalı şüphesiz.

Birinci pencereden konuya bakarsak akademik dünyadaki otorite olan akademisyenlerin edebiyat dünyasındaki otorite olan editörlerden biraz daha güvenilir durdukları söylenebilir. Sonuçta bir master/doktora sürecinden geçme söz konusu ve ortalama bir editör için opsiyonel görünen süreçler onlar için koşul olmakta. Bu sebeple lise veya üniversite mezunu normal düzey bir editörden daha derinlikli olabilirler. Edebiyat dünyasında ise bu durum pek mümkün görünmüyor. Kelime dağarcığı bile kifayetsiz olan kimselerin editör olması durumu mevzubahis olabiliyor. Yani, eserin yayınlanması editör onayına bağlı olduğu için durum ciddi anlamda sıkıntıya giriyor.

Kaldı ki, piyasa ilişkileri çok girift ve akademideki kadar homojen ve yerleşik bir algoritmaya sahip değil. Sözgelimi bir yayınevinde firmanın sahibi de zaman zaman editörün yaptığı işleri yapabilir. Kendisi editörlüğe soyunabilir. Bu durumda, yayıncının, birkaç kuşaklık (Remzi Kitabevi Erol Erduran-Ömer Erduran, Cinius Yayınları Enver Aytekin -Zeynep Aytekin örneklemlerinde olduğu gibi) bir yayıncılık geleneği ve kültürü yoksa teorik bağlamda belli eksiklikleri zuhur edebilir. Eseri derinlemesine incelemekten uzak olabilir. Aldığı editörler ucuz işçilik kaygısıyla alınmış ve entelektüel kalibreden uzak kişiler de olabilirler. Dahası, yayınevi, eserin konusunun güncel kitap ticaretiyle ahengine bakabilir. Piyasa ile uyumlu olmadığı ve çok satmayacağı düşüncesine sahip olabilir. Ayrıca, siyasal olarak yayınevi İslami veya Atatürkçü düşünceye sahip olabilir. Ki, bu da yayınevinin yazarın karşısına çıkardığı bir engel olarak düşünülebilir. Sözgelimi fundamentalist bir yazarın Ermeni diasporasına hitap eden bir yayınevinden kitap çıkarması pek olası durmazdı.

İşte bu sebeple metnine güvenen ancak, editöre veya yayınevine güvenmekte tereddüt yaşayan yazarların imdadına daha ziyade destekli kişisel yayıncı tanımlaması yapılan, ücretli yayıncılar yetişir. Çünkü sistemin içine dahil olmak için pek fazla çare kalmaz. Ücretli yayınlar da, istenen yüklü paralar dolasıyla oldukça maliyetli bir iştir. Çoğu yazar, birkaç kitaptan öteye gidemez. Bunda, yazarın üretim kapasitesinin dolması kadar, ücretli yayınların yazara ekonomik bir külfet olarak dönmesi de etkilidir. Ancak, şu da var ki, hiçbir çare olmamasından ise böyle bir fırsat kapısının varlığı bence daha idealdir. Öte yandan, ücret ne kadar nitel bir parametredir? Aslına bakarsak, nitel değil nicel bir ölçüttür. Nicel olduğu için zaten ücretli bir yayının peşinen kötü olduğunu, ücretsiz bir yayının ise peşinen iyi olduğunu söylemek zor oluyor. Yayınevlerini anlamak için ticaretin nitel parametrelerini ve ticari ilişkileri iyi anlamak gerekir. Sayısal değerler o kadar etkilidir ki, hem nitel hem nicel değerlerin entegre olduğu heterojen bir yayıncılık tarzı vuku bulur. Kaldı ki, sayısal değerler ve ticari endişeler bir yana dursun, bir yayının iyi veya kötü olarak görülmesi konusunda, Türk Dil Kurumu’nun belirlediği kurallara uyup uymamak haricinde, objektif bir parametre inşa etmek oldukça zor.

Sözgelimi Ivan Don İllich’in Okulsuz Toplum kitabı belli insanlara göre okul ve sermaye ilişkisini sorgulamaya cüret ettiği için özgün bir yapıt görülebilir iken, belli insanlara göre de bunun tam tersi şekilde eğitim karşıtı ve anti-uygar bir yapıt olarak görülebilir. Burada İllich’in yapıtı için objektif bir değerlendirme yapmak son derece zordur. Bununla beraber, şunu da belirtmek gerekir ki, dünya tarihinde ücretli yayın yapan bilimciler, edebiyatçılar ve filozoflar da olmuştur. 3S Haber’den ihraç edilmeden önce, oradaki kültür-sanat köşemde bu isimlere değinmiş Mantıkçı Boole ve Filozof Vico’dan örnek vermiştim. Geçenlerde, Cihangir’de, Beykent Üniversitesi Enstitüsü’nde, Celal Bayar’ın torunu Prof. Dr. Akile Gürsoy, ayaküstü konuşmamız sırasında benzer konuya değinmişti. Kendisi, ücretli yayınları eleştiriyor ve halen olup olmadığını soruyordu. Ben de çok olduğunu ifade etmiştim.

Hatta, İstanbul Üniversitesi felsefe lisans derslerinde, İtalyan filozof Vico’nun yayıncıya ödeyecek parası olmadığı için yüzüğünü verdiğinin anlatıldığını ifade ettiğimde biraz şaşırmıştı kendisi. Anlaşılan piyasa çok çeşitli ve girift bir şekilde işliyor. Ateş Yayınları Sahibi Nurcan Ateş’in ofisine gittiğimde ona da bu konuyu açmıştım. Ücretli yayın konusu için şöyle demişti, “Her edebiyatçı ücret veriyordur. Kitabın basımına ücret vermese bu sefer reklamına vermek durumunda kalacak.” gibi bir yorumu olmuştu. Gayet tabii, kendisi bir girişimci olmasından yola çıkarak ücretli yayının kötü bir şey olduğunu beyan edemezdi. Ticari metodolojyi baltalamak hiçbir girişimci için mantıklı strateji sayılmadı. Ancak, zaten piyasadaki her kurumun öncelikli gayesi kitabın ticaretini yapmak değil miydi? Bu pencereden baktığımızda Nurcan Hanım da pek mantıksız sayılmazdı.

Öte yandan, ücretli yayın iyi ücretsiz yayın kötü hükmüne neye dayanarak varıyoruz? Şahsi tecrübelerimden bir emsal vermek isterim ki, İslami camiadan (mevzubahis yayınevi ismini onur kırıcı olmamak adına kamufle ediyorum) bir yayınevine Arkeolog ve Sosyolog Prof. Dr. Derya Berrak Yentur’un editörlüğünü yaptığı Zamanın Felsefesi eserimi göndermiştim. Eseri beğendiklerini ancak yine de yayınlamayacaklarını, zira değindiğim sorunların nasıl olduğunu sorguladığımı çözüm önerisi sunmadığımı dile getirmişlerdi. Bununla beraber, yayınevinin editörlüğünü yapan kişi felsefi yerine felsefik diye bir söylemde bulunuyordu. Bu durum dikkatimden kaçmamıştı. Nitekim felsefik diye bir söylem biçimi felsefede yoktu. Aslında bu gibi ince noktalar da editörlerin konuya uzak olduklarının göstergesi olarak düşünülebilirdi. Ancak, bütün durumlara karşılık bu editörler orada çalışmaya devam ediyorlardı. Belki eksik bilgi ile birçok eseri veto edeceklerdi. Kim bilir! Elbette her editör bu şekilde genel kültürü cılız bir görüntü ortaya koymayabilir. Ancak, anlatmak istediğim hakeza editörlerin oldukça mevcut olduğu ve kaliteli eser söyleminin altında meydana nitel illüzyonlardır.
Pencereleri genişleterek konuya tersi açıdan baktığımızda, ücretli çıkan ancak okuyucuya pek de bir şey katmayan yapıtlarla da karşılaşmak mümkündür.

Genellikle anonim şirket bünyesinde kurulan makro ve marka yayıncıların böyle kitapları da vardır. Ancak, yine de piyasaların ayakta kalması için bu gibi eserlere de ihtiyaç olduğu söylenebilir. Hatta Grok ve benzeri yapay zeka sistemleri insan aklının ve sanatın karşısında bir rakip olarak görülür ise, eserin, ister ücretsiz ister ücretli çıkmış olsun, yazarın ciddiyeti ve kararlılıkla devam etmesi durumunda, edebiyat dünyasında sevilmesi ve hak ettiği karşılığı bulması daha da önemlidir. Daha da önemlidir diyorum çünkü, insanoğlu kendi aklını kullanmaya devam etmek ve robotlara teslim olmamak zorundadır. Tabii akademik yayınlar için böyle bir tespit yapamıyorum. Zira, akademik otorite güvenirliği ve piyasa kaygısı daha az olduğu için orada ücret daha önemli bir parametre olabilir. Ancak, yine de özellikle siyasi ve ticari gerekçeler ışığında o kısım dahi derinden sorgulanmaya müsait. Nitekim özerk olmasına rağmen, post-modern bir ünite olarak bilim dahi tamamiyle spesifik bir olgu değildir.

Hatice merhalesinden çıkıp netice merhalesine varmak gerekirse, özellikle kitap yayıncılığı açısından ücretin nitel bir değer olmadığı ve nicel koşullara endeksli olarak zuhur ettiği, ücretli çıkan her eser kötü, ücretsiz çıkan her eser iyi gibi bir genelleme yapmanın sağlıklı bir analiz olmayacağı ifade edilebilir. Öte yandan, şunu da belirtmek isterim: Yayınevleri, standart çizgilerde işleyiş gösteren, homojen üniteler değildir. Bu sebeple, destekli kişisel yayıncı olsa bile bir yayınevinin her yazara ücretli veya ücretsiz kitap basmak gibi stabil bir normu bulunmamaktadır. Mazideki tecrübelerime de dayanarak söyleyebilirim ki, bu noktada, yegane bir ölçüt olmayıp birden fazla parametre devreye girmektedir…

Yazar

  • YUNUS EMRE YÜCEBAŞ

    Yunus Emre Yücebaş, düşünür, yazar, köşe yazarı. 1995 senesinde İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Felsefe bölümünden mezun oldu. İstanbul Beykent Üniversitesi'nde sosyoloji alanında master yaptı. Ana eğitimi dışında edebiyat dersleri de aldı. Bunlardan ayrı olarak, aktif satranç sporcusudur.

    View all posts
KÖŞE YAZARLARI
BİYOGRAFİLER

Her Hakkı Saklıdır @Göçmen Postası Gazetesi 2023

Araç çubuğuna atla